Son mesaj - (Ziyaretçi Defteri yok) - mesaj gönder
25 Nisan 2024, 11:00:00 *
Hoşgeldiniz, Ziyaretçi.Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.

Kullanıcı adınızı, parolanızı ve aktif kalma süresini giriniz
Duyurular: OYMADERE.COM
 
  Ana Sayfa Yardım Ara Giriş Yap Kayıt  
  İletileri Göster
Sayfa: [1] 2
1  Genel / Otomotiv / Ynt: OTOGAZ SİSTEMLERİ : 28 Nisan 2010, 14:38:15
www.isarotomotiv.com
isar54@mynet.com

otogaz hakkındatüm sorularınız cevaplanır.

n.y
sakarya
2  Genel / Otomotiv / OTOGAZ SİSTEMLERİ : 19 Mart 2009, 16:37:22
Benzinli araç sahipleri;
Daha fazla geç kalmadan sıralı otogaz sistemi taktırarak ortalama %40
tasarruf yapabilirsiniz.
BRC ve ATİKER mükemmmel.
En yakın bayi size referans veririm.

sakaryadan selem ve dua..

ny.
isar otogaz
3  Genel / Eğitim / Ynt: necmi yılmaz. eğitim yazıları : 10 Mart 2009, 13:13:11
HABİB BABA

Habib Baba, 4. Murad devrinin gizli, kimsenin bilmediği Allah dostlarındandır. Yaşlıdır, fakirdir, gariptir. Fakat Rabbinin katında da alemlere denk bir değerin sahibidir.

Yaşlı Habib Baba, uzun bir kervan yolculuğunun sonunda Erzurum'dan İstanbul'a gelmiştir. Yolculuğunun tozunu, yorgunluğunu atmak için bir hamama gider...  Niyeti, şöyle iyice bir keselenip, paklanmak... Bedenini de ruhuna denk kılmaktır.

Fakat hamamcı Habib babayı içeri sokmak istemez.

'Bugün' der, 'Sultan Murad'ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz.'

Habib baba üzülür... Rica, minnet eder, yalvarır...

'Ne olursun' der, 'kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum.Binbir dil döker.Hamamcı ehl-i insaftır... Dayanamaz... Kabul eder... Hamamın en sonundaki odayı göstererek ...

'Baba şu odada hızla yıkanıp çık, parada istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar.'

Habib baba sevinerek kendine gösterilen yere girer. Yıkanmaya başlar... Ve bu arada hamamcının karşısında yeni bir müşteri belirir. Boylu, poslu, genç, yakışıklı biridir bu gelen. Onunda görünümü fakirdir... Ama sadece görünümü... İkinci müşteri kılık değiştirmiş, 4.Murad'dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.

'Hele bir bakalım' demiştir, 'bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?'

Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Az önce yaşananlar bir kez daha tekrarlanır.. .

Hamamcı vezirler der almak istemez... Padişah ise, ne olursun der, bastırır ve padişah galip gelir... Habib babanın yıkanmakta olduğu odayı göstererek, genç padişahın kulağına fısıldar:

'Şu odada bir ihtiyar yıkanıyor. Sende sar peştemali beline gir yanına... Beraber sessizce yıkanın, bir an evvel çıkın... Ve ekler: 'Aman ha! Vezirler varlığınızı bilmesinler. '

Sonra 4.Murad da Habib babanın yanına süzülür. Beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır. ..

Habib babanın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır. Biraz kirlenmiş gibi gelir ona... Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir...

Ve yanındakini, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib baba yumuşak bir sesle konuşur:

'Evladım' der, 'Sırtın fazlaca kirlenmiş, müsade edersen bir keseleyivereyim. '

Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve bü yük bir haz duyar... Haz duyar, çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir.

Memnuniyetle Habib babanın önünde diz çökerken: 'Buyur baba' der, 'ellerin dert görmesin' Bu arada içerideki alemin sesleri hamamı çınlatmaya devam etmektedir. Habib baba, 4.Murad'ın sırtını bir güzel keseler... Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez.. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir.

'Baba' der, 'gel Ben de senin sırtını keseliyeyim de ödeşmiş olalım.'

Habib baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle;

Olur evlad' deyip, sultanın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan Murad kese yaparken bir yandan da Habib babayı yoklar, ağzını arar...

'Baba' der, 'görüyormusun şu dünyayı... Sultan Murad'a vezir olmak varmış... Bak adamlar içerde def, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi...'

Habib baba Sultan Murad'ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, kendi hükmünü söyler... Sultan Murad'ın Habib babadan duydukları, ağzı açık bırakıp, keseyi elden düşürten cinstendir:

  'Be evladım' der, Habib baba, 'Sultan Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan Murad'a keselettirir. ..'

                             

4  Genel / Eğitim / Ynt: necmi yılmaz. eğitim yazıları : 21 Şubat 2009, 09:57:16
      İKİ ŞEY;

İki şey insani "nitelikli insan" yapar:
    1- İradeye hakim olmak,
    2- Uyumlu olmak,
İki şey "ekstra değer" katar:
    1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
    2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek
İki şey geri bırakır:
    1- Kararsızlık
    2- Cesaretsizlik
İki şey kaşif yapar:
    1- Nitelikli çevre
    2- Biraz delilik
İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
    1- Baskın yeteneği bulmak
    2- Cidden sevdiğin işi yapmak
İki şey başarının sırrıdır:
    1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
    2- Kendini güncellemek
İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
    1- Niyetin saf olması
    2- Ruhsal farkındalık
İki şey milyonlarca insandan ayırır:
    1- Sorunun değil çözümün parçası olmak
    2- Hayata ve her şeye yeni (özgün,orijinal,farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.
İki şey gelişmeyi engeller:
    1- Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit)
    2- Felakete odaklanmış olmak
İki şey çözüm getirir:
    1- Tebessüm (gülümseme,sırıtma veya kahkaha degil!)
    2- Sükut (susmak)
İki şey"kalitesiz insan"ın özelliğidir:
    1- Şikayetçilik
    2- Dedikodu
İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
    1- Bakış açısını değiştirmek
    2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek
İki şey yanlış yapmanı engeller:
    1- Şahis ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
    2- Hak yememek
İki şey kişiyi gözden düşürür:
    1- Demagoji (laf kalabalığı)
    2- Kendini ağıra satmak (övmek,vazgeçilmez göstermek)

ny
5  Genel / Eğitim / Ynt: necmi yılmaz. eğitim yazıları : 21 Şubat 2009, 09:56:31
MEVLÁNÁ’NIN ŞİİRİ
Cehalet insanı çirkinleştirir
Suskunluğum asaletimdendir
Her lafa verilecek cevabım vardır
Lakin lafa bakarım laf mı diye
Adama bakarım adam mı diye...

ZİYA PAŞA’NIN ŞİİRİ
Áyinesi iştir kişinin láfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
Ben her ne kadar gördüm ise ba’zı mazarrat
Sábit-kademim yine bu re’yin üzerinde
İnsana sadákat yaraşır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah


ny
6  Genel / Eğitim / necmi yılmaz. eğitim yazıları : 21 Şubat 2009, 09:56:02
ESKİ BİR TAPINAK YAZITI

Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev ki , başarılarının bedelini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni bir hayat başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zaman kalmaz. Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum  taneciğinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda malûp olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya karşılaştığı fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.

Hatırlarmısın doğduğun zamanları; sen ağlarken herkes sevinç içinde gülümsüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol. Eninde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen, dünya insanoğlunun biricik mekanıdır.
Şubat.2009.adp.ny
7  Genel / İstek ve öneriler / necmi yılmaz. sakaryadan istekler : 21 Şubat 2009, 09:54:41
aşağıdaki yazıya benzer yazıyı sağa-sola gönderin....
ben 5 yere gönderdim....

Sayın yetkili;
   Bizler ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşayan insanlarız. Ancak doğduğumuz    toprakları da asla unutmadık. Bu nedenle bayramda, yaz tatilinde,    cenazede de    yılda 2-3 kez köyümüze gidiyoruz.

Köyümüz; Hafik-Tozanlı deresinde bulunan yaklaşık 20 köyden birisi olan;    OYMADERE KÖYÜ.

   Bu bölgede Alevi-Sünni kardeşliği sağlanmış ve yıllarca hiçbir sorun olmadan    dost    olmayı bilmiş insanlarız.

   Sizlerden ricamız bu bahar başlayacak olan yatırım programımıza yaklaşık    20 köyü ilgilendiren “TOZANLI DERESİ” yollarının asfalt olması için    gerekli çalışmanın yapılmasıdır.
   
   Her yönden gelişen ülkemiz de artık toprak yollardan değil de özlemini çektiğimiz köyümüze, toprağımıza, akrabalarımıza asfalt yoldan gitmek istiyoruz.

   İlginize ve yardımlarınıza şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım.

ny.sakarya
                              
8  Genel / Faydalı Linkler / necmi yılmaz. sakaryadan linkler : 21 Şubat 2009, 09:52:19
en faydalı link;
www.isarotomotiv.com

isar; benzin msaraflarını kısar...


ny
9  Şiir hikaye ve makale / Makale ve Hikayeler / Ynt: necmi yılmaz. sakaryadan makaleller : 21 Şubat 2009, 09:51:19
YOLCU ŞÖFÖR ESPİRİLERİ…

Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
-Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...

Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
-yok teyze biz Taksime çıkıyoruz
-hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.

 yolcu: - abi heykel'e çıkıyo mu?
soför: - yok abi, yanından geçiyo.

arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
-kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
-ben kız değilim!!!
amaaaan ne bileyim kız mısın, dul musun, uzat işte!!


Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum.
Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum tekel bayiine girecekken minibüs geldi.
Apar topar bindim.  Şoföre parayı uzatıp,
-"Bir Monte Carlo" dedim!
Adam birkaç saniye yüzüme bakıp,
"Abi bu Bakırköy'e gider" diye cevap verdi!
İşte o an benim ve şoförün bittiği andı


-Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle güler söylediğine...
Şoför kadını indirirken: "Buyrun size layık değil ama!"


Yolcu musait bi yerde inmek ister ama dili sürçer; "Musait bi yerde inermisiniz?"
Şoför : -Niye sen mi kullanacan??


Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e dogru gidiyoruz.  Adamın biri
Besiktas dolaylarında gayet aceleci bir tavirla :
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim??
Bizim şoför olaya hakim:
-Tabi abi ayıp ettin, al götür senden kıymetli mi?


İstanbul'da, cok sıcak bir gunde,dolmuştaki bir kokona yelpazesiyle
-"Şöfeer bey klimayı acar mısınız cok sıcak olduu" demisti.
Pala bıyıklı şöfeer amca teyzeyi bi sure suzdukten sonra, kapıyı acıp acıp kapatmaya basladı


Istanbul'dayiz ...
Dolmuşa bindik, dolmuş doldu,tam kalkicak, elemanın biri açtı kapıyı,
içerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4.
Eleman hala bir umut sordu:
"Kaptan, yer var mi?".
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
"Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım"
Bilgisayardan bilgisayara ücretsiz arama yapın! Problem olmadan!
burayı tıklayın!

ny
10  Şiir hikaye ve makale / Makale ve Hikayeler / necmi yılmaz. sakaryadan makaleller : 21 Şubat 2009, 09:50:24
 
AFFET BABACIĞIM
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle
sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde
bir fazlalık olduğunu düşünüyordu.
Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu.
Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve
"Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak"
diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.
Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası,
sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı.
Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında.
Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla
karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.
Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve
kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce
avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı
kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını.
Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,
böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.
Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan
sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve
kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can,
"Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince
onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.
Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı.
Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı.
Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?"
diye soruyor ama cevap alamıyordu.
Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan
yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve
torununa belli etmemeye çalışıyordu.
Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine
ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki
dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu.
Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve
arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.
Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da
babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu.
Barakanın içinde fırtına vardı adeta.
Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden
üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve
birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi.
O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak
saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından
bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti,
içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu.
Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu.
Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın
vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi,
yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.
Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de
kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve
Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti.
Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı,
neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye.
Verecek hiçbir cevap bulamıyordu,
annen böyle istiyor diyemiyordu.
Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni
buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası
başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte
deliler gibi geri çevirdi arabayı.
Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek
babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış
çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.
Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım
için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...
Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu...
"Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı
dağ başına atmadım ki, sen beni atasın...
Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum."


ny.sakarya
11  İslami konular / İslami konular / Ynt: necmi yılmaz. sakaryadan dini yazılar : 21 Şubat 2009, 09:48:35
Yılbaşı Hikayesi

Adam 3 yaşındaki kızını, gayet pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı.Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kağıdı bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı...

Yılbaşı sabahı küçük kızı, paketi getirip:
"- Bu senin babacığım"  dediğinde çok üzüldü.

Acaba gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına.
Bir gece evvel yaptığından utanarak, kutuyu açtı.
Fakat kutunun içi boştu.Kızına gene çıkıştı:"-

Birisine bir hediye verdiğinde, kutunun içinde bir şey olması lazım.  Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım?.."
Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı."

- O kutu boş değil ki baba! İçini öpücüklerle doldurmuştum!.."
Babası o kadar çok üzüldü ki, koştu, kızına sarıldı.
Beraberce ağladılar.Adam o kutuyu ömrünün sonuna kadar sakladı.Ne zaman keyfi kaçsa,ne zaman morali bozulsa, ne zaman kendini kötü hissetse, kutuya koşar, içinden minik kızının sevgi ile doldurduğu hayali öpücüklerden birini çıkarırdı.Aslında bütün insanlara böyle bir kutu mutlaka verilmiştir.

Zor zamanlarda  bu kutuyu çıkarıp içine bakabilmeyi başarmak, mutluluğun
anahtarlarından  biri olsa gerek."


ny.sakarya
12  İslami konular / İslami konular / Ynt: necmi yılmaz. sakaryadan dini yazılar : 21 Şubat 2009, 09:47:50
Namazdan sonra nasıl dua edilmeli

 

Namazdan sonra okunması gereken dualar nelerdir?

CEVAP

Namazlardan sonra, okunması gereken belli dua yoktur. Herkes ihtiyacına göre dua eder. Hep aynı duayı okumak da uygun değildir. Ne istediğini şuurlu olarak bilmek gerekir. Ne istediğinin farkında olmadan dua etmek uygun olmaz. Belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi dua etmek mekruhtur. Dua, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalı, duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak da mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir!

 

Mesela şöyle dua edilebilir:

Ya Rabbi, kıldığımız namazları kabul eyle! Ahir ve akıbetimizi hayreyle! Son nefesimizde kelime-i

tevhid söylememizi nasip eyle! Ölmüşlerimizi af ve mağfiret eyle!

 

Allahümmağfir verham ve ente hayrürrahimin. Teveffeni müslimen ve el hıkni bissalihin. Allahümmağfir li veli valideyye ve lilmüminine vel müminat yevme yekumül hisab.

 

Ya Rabbi, bizi şeytan ve düşman şerrinden ve nefs-i emmaremizin şerrinden muhafaza eyle! Evimize iyilikler, hayırlı ve bereketli rızıklar ihsan eyle! Ehl-i islama selamet ihsan eyle! Din düşmanlarını kahr ve perişan eyle! Kâfirlerle cihad etmekte olan müslümanlara imdad-ı ilahiyyen ile imdat eyle!

 

Allahümme inneke afüvvün kerimün tuhibbülavfe fafü anni.

 

Ya Rabbi, hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva ihsan eyle! Allahümme inni eselükessıhhate velafiyete vel-emanete ve hüsnelhulki verridae bilkaderi bi rahmetike ya erhamerrahimin.

 

Riyadan, nifaktan, şikaktan, her türlü hastalıktan, kazadan, beladan, tembellikten, acizlikten, zelil olmaktan, zulüm görmekten, azdıran zenginlik ve azdıran fakirlikten, şeytan ve nefsin şerrinden, düşman galebesinden, kötü huydan, bid’at işlemekten, dalalete düşmekten, ihlassız amelden, her çeşit günahtan, küfre girmekten, erzeli ömürden, ölürken gelecek fitnelerden, dinimize, dünyamıza zarar verecek şeylerden bizleri koru!

 

Hakiki iman, güzel bir ahlak, şükredici bir kalb, zikredici bir dil, kaza ve kadere rıza gösteren hayırlı bir ömür, az yemek, az uyumak, az konuşmak, az gülmek ve çok hizmet etmeyi, kabir azabından ve ahiret dehşetinden kurtulmayı, ömür boyu rızana uygun iş yapmayı, şehit olarak ölmeyi ve son nefeste ehl-i sünnet itikadına uygun bir iman ve tevbe nasip eyle.

 

Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak amellerin sevgisini nasip eyle! İlmimizi, ihlasımızı, kabiliyetimizi artır, muratlardan, muhlaslardan olmamızı nasip eyle, cömert ve isar sahibi kullarından eyle.

 

Ana babamıza ve evlatlarımıza ve akraba ve ahbabımıza ve bütün din kardeşlerimize hayırlı ömürler ve güzel huy, akl-ı selim ve sıhhat ve afiyet rüşdü hidayet ve istikamet ihsan eyle ya Rabbi! Amin.

Velhamdü lillahi Rabbilalemin. Allahümme salli ala..., Allahümme barik ala..., Allahümme Rabbena atina... Velhamdü lillahi Rabbilalemin. Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah estağfirullahelazim elkerim ellezi la ilahe illa hu, elhayyel-kayyume ve etubü ileyh.

 

Kelimelerin açıklaması:

Riya: İki yüzlülük, Allah’tan başkası için ibadet etme.

Nifak: Münafıklık.

Şikak: Uyuşmazlık.

Nefs-i emmare: Kötülük yapmak isteyen nefs.

Rüşdü hidayet: Doğru yolu arayıp bulma.

İstikamet: Doğru yol.

Kelime-i tevhid: La ilahe illallah sözü.

Erzeli ömür: Başkalarına muhtaç olunan sıkıntılı ihtiyarlık dönemi.

Murat: Seçilmiş kimse.

Muhlas: Devamlı ihlas sahibi.

İsar: Cömertlik, kendine ihtiyacı olmayan şeyleri vermek, isar ise, kendine gereken şeyleri vermektir. Yani başkalarını kendine tercih etmektir.

 

Namaz kıldıktan sonra da istiğfar ediyoruz. Her iyilik ve ibadetten sonra da niçin suç işlemiş gibi korkup istiğfar ediyoruz?

CEVAP

İnsan bütün taatlarını, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir! Ebu Muhammed bin Menazil hazretleri buyurdu ki:

(Allahü teâlâ, Âl-i İmran suresinin 17. âyetinde, sabredenleri, sadıkları, namaz kılanları, zekat verenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri meth buyurdu. Hepsinden sonra, istiğfar edenleri bildirmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir.)

 

Cafer bin Sinan hazretleri de buyurdu ki:

"İbadet yapanların kendilerini beğenmeleri, fasıkların günahlarından daha kötü ve daha zararlıdır."

 

Bir iyilik ve ibadet edince de dört yerde korkmak gerekir:

Birinci korku: İnsan bir iyilik işleyince veya bir ibadet edince, o iyilik ve ibadetin kabul edilip edilmediğinden endişe edip korkmalıdır! Çünkü Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Allahü teâlâ ancak müttekilerin [takva ehlinin] amelini kabul eder.) [Maide 27]

 

İkincisi riyadır. İhlassız amellerin kıymeti yoktur. İyiliği sırf Allah rızası için mi yaptım, yoksa başka bir menfaat düşündüm mü diye korkmak gerekir. Ancak ihlasla yapılan ibadetin kabul edileceği yine Kur'an-ı kerimde bildiriliyor. (Beyyine 5)

 

Üçüncüsü, yapılan iyilikleri, ibadetleri zarara uğratmadan yerine teslim edebilme korkusudur.

Kötülükler, günahlar, iyiliğe zarar verir. Şu halde, iyiliği, ibadeti zarara uğratmadan yerine götürmeye çalışmalıdır! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Bir iyilik getirene on katı verilir.) [Enam 160]

 

Dördüncüsü, yapılan iyilikle rezil olma korkusudur. Başkalarınca iyilik sanılan şeyler, belki de art niyetle yapılmış birer kötülük olabilir. Yapılan iyiliklerin, zararlardan korunarak başarıya ulaşıp ulaşmayacağından da korkmalıdır! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir.) [Hud 88]

 

Allah’ın yardımına kavuşmak için de, Onun emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçmak gerekir.

Kötülük veya herhangi bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir günah işleyince hemen arkasından bir iyilik yap, bir sevap işle ki onu mahvetsin!) [Beyheki]

(Nerede, ne halde bulunursan bulun, Allah’tan kork ve kötülüğün akabinde bir iyilik yap ki onu yok etsin!) [Tirmizi]

 

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:

(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.) [Hud 141]

[Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat, her çeşit kötülük]
13  İslami konular / İslami konular / Ynt: necmi yılmaz. sakaryadan dini yazılar : 21 Şubat 2009, 09:46:50
33 SENE TALEBELİKTEN SONRA ÖĞRENDİĞİM 8 ŞEY
Hâtim-i Esam hazretleri, hocası Şakîk-i Belhî hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına şöyle arz eder:
-Efendim, ğrendiklerimden birincisi, insanlara baktım, herkesin bir şeyi seçip sevdiğini gördüm. Seçtikleri ve sevdikleri şeyler, onlara mezâra girinceye kadar, arkadaşlık ediyor. Kendi kendime dedim ki, dünyâda öyle bir dost seçmeliyim ki, mezâra benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, taradım, Allahü teâlâya yapılan ibâdetlerden başka sâdık dost bulamadım ve ibâdetlere sarıldım.

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerîmenin meâlini düşündüm:
(Allahü teâlâdan korkarak nefislerine uymayanlar, elbette Cennete gideceklerdir.)
Kur’ân-ı kerîmin doğru olduğuna tâm inandım. Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamaya karar verdim.
“Sizden ayrılacaktır!”

Efendim, öğrendiklerimin üçüncüsü; herkesi dünyâda bir sıkıntıya girmiş, dünyâlık toplamaya uğraşıyorlar gördüm. Sonra bir âyet-i kerîmenin meâlini düşündüm:
(Dünyâ malından, sarıldığınız, sakladığınız her şey, yanınızda kalmayacak, sizden ayrılacaktır! Ancak Allah rızâsı için yaptığınız iyilikler ve ibâdetler sizinle berâber kalacaktır!)
Dünyâ için topladıklarımı, Allah yolunda harcadım, fukarâya dağıttım!

Efendim, dördüncü olarak, insanların birbirlerini beğenmediklerini gördüm. Buna sebep, birbirlerine hased etmeleri olduğunu anladım. Ve bir âyet-i kerîmenin meâline dikkat ettim:
(Dünyâdaki maddî, ma’nevî bütün rızıklarını aralarında taksîm ettik.)
Herkesin ilim, mal, rutbe, evlât gibi rızıklarının dünyâ yaratılmadan evvel, ezelde taksîm edildiğini, çalışmayı, sebeplere yapışmayı emrettiğinden, Allahü teâlâya itâat etmiş olmak için çalışmak lâzım geldiğini, hased etmenin zararlı ve lüzûmsuz olduğunu anladım. Allahü teâlânın ezelde yaptığı taksîme ve çalışınca Rabbimin gönderdiğine râzı oldum. Böylece herkesi sevdim ve sevildim.
Efendim, öğrendiklerimin beşincisi; çok kimsenin, insanlık şerefini, kıymetini, âmir, müdür olmakta, insanların kendilerine muhtâç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla öğündüklerini gördüm. Bazıları da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlâd ile olur sanarak, bunlarla iftihâr ediyorlar. Bir kısmı da, insanlık şerefi, malı, parayı insanların hoşuna gidecek, herkesi eğlendirecek yerlere sarf etmektir sanarak, Allahü teâlânın emrettiği yerlere ve emrettiği şekilde harcedemiyorlar ve bununla öğünüyorlar gördüm. Sonra şu âyet-i kerîmenin meâlini düşündüm:
(En şerefliniz ve en kıymetliniz, Allahü teâlâdan çok korkanınızdır.)
İnsanların yanıldıklarını, aldandıklarını anladım ve takvâya sarıldım. Rabbimin affına ve ihsânlarına kavuşmak için, Ondan korkarak İslâmiyetin dışına çıkmadım, harâmlardan kaçtım.

Efendim, altıncı olarak; insanların, birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm. Ve şu âyet-i kerîmenin meâlini düşündüm:
(Sizin düşmanınız şeytândır. Yanî sizi, Allah yolundan, Müslümânlıktan ayırmak için uğraşanlardır. Bunları düşman biliniz.)
Kur’ân-ı kerîmin doğru söylediğini bildim, şeytânı ve onun gibi Müslümânlarla uğraşanları düşman bilip, sözlerine aldanmadım. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yoldan ayrılmadım. Nitekim, bir âyet-i kerîmede meâlen;
(Ey Âdemoğulları! Şeytâna tapmayınız, o sizin en belli düşmanınızdır, diye, sizden söz almadım mı idi, bana itâat, ibâdet ediniz! Kurtuluş yolu, ancak budur) buyurulmaktadır.
Onun için, Müslümânları aldatmaya uğraşanları dinlemedim ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından ayrılmadım.
“Zillete katlanıyorlar!”

Efendim, öğrendiklerimin yedincisi; herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Bu yüzden harâm ve şüpheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakâretlere katlanıyorlar. Bir âyet-i kerîmenin şu meâlini düşündüm:
(Allahü teâlâ tarafından rızkı gönderilmeyen yer yüzünde bir canlı yoktur.)
Kur’ân-ı kerîmin doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğine söz verdiğine güvenerek, Onun emrettiği gibi çalıştım.
Efendim, sekizinci olarak; herkesin, bir kimseye veyâ bir şeye güvendiğini gördüm. Bir âyet-i kerîmenin şu meâlini düşündüm:
(Allahü teâlâ, yalnız kendisine güvenenlerin her zamân imdâdına yetişir.)
Her zamân ve her işimde yalnız Allahü teâlâya güvendim. O emrettiği için çalıştım, fakat yalnız Ondan istedim…
Şakîk-i Belhî hazretleri bunları dinleyince;

-Yâ Hâtim! Allahü teâlâ, her işinde imdâdına yetişsin, ne iyi ve ne güzel yapmışsın, buyurur.
RABBİM ÖĞRENDİKLERİMİZLE AMEL ETMEYİ NASİB ETSİN.AMİN.






14  İslami konular / İslami konular / necmi yılmaz. sakaryadan dini yazılar : 21 Şubat 2009, 09:46:12

KURBAN ve ZİLHİCCE AYI ÖNEMİ;

1.   Zilhiccenin ilk on günü; küçük bir ramazan gibidir. Fakat biz bunun önemini bilmiyoruz. Bu günler sevapların kat kat yazıldığı özel ikram günleridir.
[2008 yılı için 29 Kasım - 9 Aralık tarihleri arasıdır.]

2.   Hadis Şerif’de Efendimiz buyuruyor: “Günlerden hiç biri yoktur ki, onlarda yapılan amel, bu on günde yapılan amelden daha faziletli ve Allah’a daha sevgili olsun”.[Buhari]

3.   Hadis Şerif’de Efendimiz buyuruyor “Hiçbir günde yapılan amel, Allah katında zilhiccenin ilk on gününde yapılan amelden daha sevimli değildir. O günlerde tutulan oruç bir yılın orucuna, o gecelerden herhangi birini ibadetle geçirmek Kadir gecesini ibadetle geçirmeye denktir”. [Tirmizi]

4.   Hadis Şerif’de Efendimiz buyuruyor “Arefe günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağına Allahın rahmetinden ümidim var”.[Müslim, Tirmizi, İbn Mace]

5.   Teşrik tekbirleri: Arefe günü sabah namazından, dördüncü gün ikindiye kadar 23 vakit getirilmesi vaciptir. [Allahü Ekber, Allahü Ekber, Lâ ilâhe illellâhu Ekber. Allahü Ekber, ve lillahi’l-hamd.]

6.   Kurban: Sözlük anlamıyla “yaklaşmak, Allaha yakınlık vesilesi” demektir.
7.   Dini terim olarak Kurban: “İbadet maksadıyla belirli vakitte, belirli şartları taşıyan hayvanın, usulünce boğazlanmasıdır.
8.   Nimetlere şükürdür.  Allah rızası için kesilir.
9.   Kurban niyetiyle kesilmesi gerekir. Birisi et için hisseye girse diğerleri içinde olmaz. Bu nedenle tüm ibadetlerde olduğu gibi kurbanda da esas olan niyettir.
10.   Sosyal yardımlaşma zamanıdır. Normal zamanlarda zenginler et yerken bu zamanda fakirler et yer.
11.   Bu vesile ile yurt dışında İslam anlatılır. İmana vesile olur.
12.   Kurban bayramında kurban niyetiyle kurban kesmek; akılı olan, misafir olamayan, Müslüman olan ve zengin kimse üzerine vaciptir. Şafi mezhebine göre sünnettir.
13.   Sadaka i vitir ile mesul olan keser. Borçları temel ihtiyaçları dışında 85 gr altını olan keser.
14.   Koyun, keçi 1 yaşında ise kesilir. Koyun 8 aylık olsa da 1 yaşında gibi ise kesilir. Deve 5 yaş, sığır 2 yaşında ise kesilir. 1-7 kişi arası keser.
15.   Tavuk, kaz, horozdan kurban olmaz. Kurban 1,2,3 gün de kesilir. 1. gün efdaldır.
16.   Kıbleye yatır ve Bismillahi Allahu Ekber diyerek kes. Mümkünse sahibi kesmeli. Değilse kasapta keser.
17.   Kasten besmele terk edilirse eti yenmez.
18.   Derisi vs. satılmaz. Satılırsa parası fakirlere verilir.
19.   Akika Kurbanı: Çocuklarımız için 7 günlükten buluğ çağına kadar kesilir. Kesen de yiyebilir.

BU VESİLEYLE MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI TEBRİK EDERİM…
SELAM VE DUA İLE…

Hazırlayan: Necmi Yılmaz
e mail: isar54@mynet.com
web: www.isarotomotiv.com
Kasım 2008-Adapazarı
15  Şiir hikaye ve makale / Şiir Köşesi / Ynt: necmi yılmaz.sakarya dan şiirler : 21 Şubat 2009, 09:44:57
DE HELE
Köyden mi geldin söyle hemşerim
Bizim köyde ne var ne yok de hele
Toprak kokuyor senin ellerin
Uzat ellerini öpem bi kere
                    * * * *
Karmı yağdı asma dağın başına
Dostlardan haber yok ölümü sağ mı
40 yıldır gurbetteyim dile kolay mı
Gönekse’den bir haber yok mu de hele
                    * * * *
Gidem dedim köye gidemedim bu sene
Gurbette işlerim gitti terine
Akıyormu bizim yavşanlının o dere
Irmakları çağıldıyor mu de hele
                    * * * *
Hoşuma gidiyo anamın aşı
Her zaman tersine gider fakirin işi
Hastayım gurbette ölürüm belki
Sevenlere haber gönder bi kere
                                        Süleyman AKPINAR

ny.sakarya
Sayfa: [1] 2
MySQL Kullanıyor PHP Kullanıyor Powered by SMF 1.1.11 | SMF © 2006-2008, Simple Machines LLC XHTML 1.0 Uyumlu! CSS Uyumlu!

Tema: Tilsimli.Com 2006-2008

MKPortal ©2003-2008 mkportal.it